Blog

Kaçırılan Kürt kızı nasıl keskin nişancı oldu?

by | Jul 10, 2015 | Türkçe

Share

From Rudaw.net


Jul 10, 2015

Kaçırılan Kürt kızı nasıl keskin nişancı oldu?

O küçük kızı kaçıranlar, öldürmek istiyordu onu.

Suçu, Kürt doğmuş olmasıydı!

Küçük kızın kaderini o şeytani ellerinde tutan adam, Kürt halkından nefret ediyordu.

Bu adam öyle aşağılıktı ki kuzeni Saddam Hüseyin’in ona devrettiği diktatörlük gücünü alçakça kullanarak, Kürtleri gazla zehirledi.

Katliamdan hayatta kalan Kürtler ona “Kimyasal Ali” diyorlar; nüfus cüzdanındaysa ismi Ali Hassan Abd al-Majid al-Tikriti olarak nitelendirilmiş.

Bahsettiğim Kürt kızı, 1988 yılı civarlarında Irak ordusu tarafından “kurtarıldı”, yani Saddam Hüseyin’in zehirli gazlar kullanarak Kürtleri infaz etmeyi bıraktığı dönemde.

Daha küçük yaşta, Saddam Hüseyin’in onuru uğruna, hayatta kalan Kürtlere karşı savaşsın diye çocuk asker olması için beyni yıkanmıştı.

Bizanslılara ait olduğu düşünülen eski bir atasözü vardır: “Elmas, en iyi elmasla kesilir.”

Kürtlerin yeminli düşmanlarına kıyasla; Korucu Kürtler ya da beyni yıkanmış Kürtler, yurtsever Kürtlere karşı çok daha büyük tehlike arz eden düşmanlardır.

Bunu fark etmek için, sadece geçtiğimiz ay IŞİD’in bazı Kürtçe konuşan barbarlarının Kobane şehrinde sebep olduğu ölüm ve yıkımı düşünmeniz yeter.

Bir de Kürtler o feci azaptan gözyaşlarına boğulurken, kimlerin bayram ettiğini düşünün!

Türkler, Farslar ve Araplar; bunun açık açık reklamını yapmazlar elbette ama sırf Kürtler birbirine düşsün diye milyarlarca doları gözden çıkarıyorlar.

Bu, en sevdikleri hobi olmuş artık!

Elbette ki bizim zayıflığımız bu duruma büyük oranda etki ediyor ama onların Kürtlere duydukları nefret, dünya halklarının en sevdikleri sporları ifade ederken söylediklerini katbekat aşıyor.

Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali gibi şeytanlar ve onları özleyenler ya da onlara benzeyenler, ellerindeki gücü tehditkâr bir şekilde sağa sola savurdukları sürece; ister özgür ister esaret altında olalım, savaşlar bizim kaderimiz olmaya devam edecek.

Tekrar küçük Kürt kızıyla ilgili esas konumuza dönersek… Saddam Hüseyin’in 1990’da Kuveyt’i işgalinden sonra patlak veren savaş döneminde bu çocuk askerimizin yolu, takma adı “Büyük Patron” olan Amerikalı bir keskin nişancıyla kesişir.

Keskin nişancı, bu kız çocuğunu kanatları altına alır ve ona “Nişancı Kurt” adını verir.

Kız çocuğunun da keskin nişancıya kanı kaynar ve şefkatle ona “Selahattin” der, yani efsanevi Kürt savaşçısının adıyla seslenir ona.

Birlikte ABD’ye giderler, orada kızımız “Tilki İzi” denen ve bazen Amerikan hükümeti için de çalışan paramiliter bir gruba katılır ve nişancılıkta öyle büyük bir yetenek sergiler ki bu grup içinde kendi çapında bir efsaneye dönüşür.

Fakat Tilki İzi, hükümetin askerleri onurlandırmadığını ve kendi bencil amaçları için kullandığını fark eder.

Bu gidişatı durdurmak için, Washington’a savaş ilan eden Tilki İzi’ne “Nişancı Kurt” da katılır.

Silah arkadaşları, askerlere dost bir dünya istemektedir ama Nişancı Kurt’un savaşmak için kendine has Kürdi sebepleri vardır.

Elbette, bu hayal ürünü bir video oyunu olsa da, “ABD’nin, Almanya’nın ve Fransa’nın Saddam Hüseyin’e zehirli gaz vermelerine engel olmak için elimizde imkân olsaydı”nın hayalini kurmak, Kürtler için cesur ama gerçek hayatın da ta kendisi bir soru.

Nişancı Kurt öldürüldüğünde, onun o dokunaklı, ölümün kıyısındaki nefesine eşlik eden Hamletvari sözleri bana ve eğer Kürt’seniz, sizin için de en etkileyici şarkılardan olan, Şivan Perwer’in Halepçe şarkısını hatırlatıyor!

Cansız metalden yapılmış dahi olsa, o gür sesi, yaşamın ölümsüz ruhuyla birlikte çarpıyor; adeta nefesinizi kesip sizi olduğunuz yere çiviliyor!

Şu bölümü okuyun, sonra belki Google’da geri kalanına da bakarsınız:

“Kürd’üm ben. Savaş meydanında doğdum. Savaş meydanında büyüdüm.”

Savaşın zulmünü çeken Kürtler için, tüfek namlusu gibi eğrilmez bir hakikattir bu.

“Top ateşi, siren sesleri, çığlıklar… benim ninnimdi…”

“Köpek gibi avlanırdık, günbegün… Eski püskü sığınaklarımızdan kovulurduk…”

“Hayatım… işte bundan ibaretti.”

Zulme uğrayan diğer Kürtlerin de acı hayatıdır bu!

“Uyanırdım sabahları…. Ailemin veya arkadaşlarımın cesetlerini yanı başımda bulurdum.”

“Sabah güneşine bakardım uzun uzun… dua ederdim, bugün de hayatta kalayım diye.”

“Dünya hükümetleri çektiğimiz acıları görmezden geldiler.”

Aslında bu hükümetler Saddam Hüseyin’e zehirli gazlar verdiler, Kürtlerin acılarına ya da protestolarına bile aldırmadan!

Ama daha sonra, Birinci Körfez Savaşı’nın karanlık bulutları arasında, en azından bu Kürt kızı için küçük de olsa bir gün ışığı ortaya çıktı.

“Sonra o geldi. Kahramanım… Selahattin… Alıp götürdü beni bu keşmekeşten…”

“Nişancı oldum… saklandım, her şeyi izledim… tüfeğimin dürbününden.”

“Artık görüyordum savaşı, içerden değil… dışarıdan, bir gözlemci olarak.”

“İnsan evladının gaddarlığını ve aptallığını izliyordum… tüfeğimin dürbününden.

“İşte bu devrimcilere katıldım ki dünyadan intikamımı alabileyim.”

Bazı aziz misali Kürtler dünya hükümetlerinin onlara bu yaptığını unutmuş olabilirler ama çok daha fazla sayıda Kürt, insanlığa ve Kürtlere karşı işlenmiş bu suçun ortaklarından, suça iştirak etmiş olduklarına dair hala ve endişeyle bir kabul bekliyorlar.

Nişancı Kurt, dünyayı o kalpsiz duyarsızlığından uyandırmayı başaramadı ama göstermiş olduğu yürekli çabayı kerhen de olsa “anlıyorsunuz.”

Nişancı Kurt ölmüş dahi olsa, Kürtlerin haklı davası sürüyor.

Zalim Saddam ve Kimyasal Ali bu davayı yok etmeye çalıştı; Kürdistan’ın zenginliklerinden sadece kendileri istifade edebilsinler diye.

Başaramadılar.

Şimdi ortalıkta dolaşan IŞİD teröristleri ise zenginliğimiz için pek değil de; hurilere kavuşma imkânına erişebilmek için bizi öldürüyor ve ölüyorlar.

Onlar da başaramayacaklar.

Çünkü biz dizlerimizin üzerinde yaşamaktan ve kadınlarımızı yürüyen canavarların ahlaksızlığına maruz bırakmaktansa; ayaklarımızın üzerinde ölmeyi tercih ederek savaşıyoruz.

Ve zafer bizim olacak.

“Nişancı Kurt” elektronik oyunu Youtube’da.

Kürtlerin inkâr edilemez acılarını, sanki gayet sıradan olaylarmış gibi göz ardı edenler için, son derece etkileyici bir dille anlatıyor.

Muhakkak izleyin derim.

Kani Xulam @AKINinfo

Share

0 Comments

Submit a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *