6 Haziran 2023 Salı günüydü. Şafak sökerken uyandım, bir bardak çay eşliğinde hızlı bir şeyler atıştırdım ve evimden yaklaşık on beş dakika uzaklıktaki Billy Goat Trail’de (keçiyolu) altı millik bir yürüyüş için evimden çıktım. Bunu geçen sonbahardan beri yapıyorum. DC’den Manhattan’a, yani Lincoln Anıtı’nın merdivenlerinden New York’taki Birleşmiş Milletler binasının girişine kadar yürüyeceğim.
Salı tıpkı diğer günler gibi olacaktı diye düşündüm. Öyle olmadı.
Keçiyolu, duş ve kahvaltıdan önce yürüyüş veya koşu ile güne erken başlamayı seven Washington tipi insanların uğrak yeridir. Tesadüf eseri, aynı yollarda aynı insanlarla karşılaştığınızda, birbirinizi fark etmeye başlarsınız ve ardından selamlaşırsınız ve sonunda, aynı mekanları birlikte paylaşan seyahatçilerin sıklıkla yaptığı gibi, birbirinizle konuşursunuz.
60’lı yaşlarında bir çiftle bu ritüelin bir parçası oldum. İlkin sessizce birbirimizi farkettik, ardından birbirimizi günaydınlar selamını verdik, o Salı günü de ilk sohbetimize başladık. İki saatlik yürüyüşümü bitiriyordum. Kendileri ise yeni başlıyorlardı ve arabalarının bagajından bir şey alıyorlardı. Beni görünce selamlaştık ve biri bana genç bir kızın fotoğrafını gösterdi ve onu tanıyormusun diye sordu.
Tabii ki hiçbir fikrim yoktu ve bunu yüzümde bir gülümsemeyle söyledim. Genç ve kaygısız bir kızın fotoğrafıydı.
“Genç ve sağlıklıydım,” dedi özlemle.
Onu bir jimnastikçi gibi Potomac Nehri kıyısındaki kayalıklara tırmanırken gördüğümü hatırlayarak, “Hala genç ve sağlıklısın,” diye karşılık verdim.
“Sağlıklı kısmına bile kefil olabilirim, çünkü seni yolda bir atlet gibi terlerken görmüşüm,” dedim.
Daha sonra kendimizi birbirimize tanıştırdık. Margaret onun adıydı. “Benim adım Nancy,” dedi diğer arkadaşı.
Margaret bana bakarak, “Sen de hep bu keçiyolunda yürüyorsun ve sağlığın da iyi,” dedi.
Sağlığım yerinde, doğru, ama beni sabah 4:30’da alarmımın sesiyle uyandıran sağlık endişem değil, şiddetsiz siyasete olan inancımdı. Onlara bir cevap vermem gerekiyordu ama ne diyecektim. Artık Margaret ve Nancy ile bir nevi asansör yolculuğuna çıkmıştım. Toplayabildiğim tüm netlik ve özlülükle onlara şunları söyledim:
“Aslında eğitimdeyim. DC’den Manhattan’a yürümeye hazırlanıyorum.
Nancy şaşırtıcı bir ses tonuyla araya girdi, “Ne için?”
“İnsan hakları için. Özgürlük için,” dedim. Devam ettim, “Yüz yıl önce Avrupalı büyük güçler ve onların Ortadoğu’daki versiyonları Kürdistan’ı, Kürtlerin yurdunu, yani halkımı, ikinçi defa, bölüştüler. İki yeni devlet, Fransız Suriyesi, İngiliz Irakı ve iki eski devlet, Türkiye ve İran’a tapu verildi. Bu devasa yanlışa dikkat çekmek için 330 mil yürüyeceğim. Birleşmiş Milletler’den Orta Doğu’daki 50 milyon vatansız Kürdün içinde bulunduğu bu zor durumu ele almak üzere bir Özel Temsilci atamasını, kendi tüzüğünü onurlandırmasını, istiyeceğim.”
Ağız dolusu oldu biliyorum ama Kürtlerin dayanılmaz yükünü kendileri ile paylaşırken kendimi iyi hissettim. Eski bir atasözü “Paylaşılan bir sorun yarım olur” der.
“Seni destekleyeceğim,” dedi Nancy. Ardından, “Yürüdüğünüz her mil için bir dolar” diye ekledi.
Onlara şimdiye kadarki en büyük gülümsememi verdim ve her biriyle birer kartımı paylaştım. Margaret aynısını tersten yaptı. Nancy bana ona Margaret aracılığıyla ulaşabilirim bakışını verdi. Sonra o gün için onlara veda ettim.
O gün yüzüme bir gülümseme eşlik etti. Margaret ve Nancy’yi ne zaman hatırlasam hala gülümserim. Onur ve özgürlük aşığıysanız, ki yürüyüşümüzün adıdır, aynısı size de olacaktır.
Eğitimim 1 Temmuz Cumartesi günü sona erecek. Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş topraklarında yürüdükten sonra, Kürdistan’ı halkının rızası olmadan bölen Lozan Antlaşması’nın 100. yılı olan 24 Temmuz 2023 Pazartesi günü Manhattan’a varacağım.
Bu uluslararası komplo, Kürtleri zulüm dolu bir yaşama mahkûm etti. Uluslararası bir çaba onları baskıdan kurtarabilir. Yürüyüşüm, Kürt olan ve ülkeleri Kürdistan olan insanların doğal hakları için yapılan bir çağrıdır.
0 Comments